Aşk = Kahraman Tazeoğlu ve Şiir kitapları diyebiliriz. Ayrıca unutulmaz güzel sözleride unutulmamalı, bugün sayfamızda Unutulmaz şair yazar Kahraman Tazeoğlu’nun birbirinden güzel aşka dair sözlerini sizlerle paylaşacağız.
Hızlı Erişim Menüsü →
Hafızalardan Silinmeyen Duygusal Kahraman Tazeoğlu Sözleri;
Yine harika bir isim olan Oğuz Atay sözleri içinde güzel bir derleme yaptık sayfamızı incelemek için bağlantıya tıklamanız yeterli.
Bugün bizi beraber görenler yarın kimdi o diye sorarlarsa beni detaylı anlatma. Kısaca ömrümün geri kalanı dersin.
Hiç düşünmemiştim bir isim ve iki bağlacın yan yana gelip de içimi bu kadar acıtacağını ta ki sen elveda diyene kadar.
Birbirimize birkaç aşk kadar geç kalmış olmasaydık… Eğer kaybetme korkum olmadan sahip olabilir miydim sana?
Hiç kimsenin iyi gelmediği yerden sarıyorsun yaralarımı. Hiç kimsenin dokunamadığı yerden kanatıyorsun sonra.
Gözlerine şiirler yazmıştım yazma dedi sözcüklerim akmaya başlarsa gözlerimden cümlen olurum dedi.
Kimi giden kendisinden sonra gelecek daha iyi birine yer açar. Kimi giden de kendisinden sonra gelecekleri bile götürür.
Git artık yar sustuklarını bana harcama. Yaslanma gözlerime bu yükü kaldıramam.
Şimdi ne bugünsün ne de yarın.
Ben seni sevmemek için neden aradıkça ve nedenler buldukça seni daha çok sevdim!
En dipteysen düşemezsin.
Son sigaram gibiydin sen sevgili kıyamazdım içmeye. O cebimde kırıldı sen kalbimde.
Aklım kara kış ellerim seni üşüyor bugün günlerden soğuk.
Sen benim hayata en uzun merhabamdın. Beni kısacık bir elvedaya nasıl sığdırabildin?
Gelişi güzeldin sen sevgilim gidişi değil.
Gerçek aşık içinden geldiği kadar aşıktır diğerleri elinden geldiği kadar.
Rastgele sevilmedin ki rest çekilip gidilesin.
Ne içimden terk edebiliyorum seni ne de terk ettirebiliyorum sana içimi!
Belki de sen aşka aşıktın ben üstüme alındım.
Kimseyi bir başkası gibi sevmemeli insan. Çünkü kimse bir başkası değil.
Öyle fakirdi ki çocukluğum ecel gelse almazdı.
İnancı kırılmayan hiçbir aşk bitmezdi oysaki. İnancımı da alıp gitmeseydin!
Olsa olsa sadece bir yarım ya da eksilen yanım.
Vakit kaybı değildin hiçbir zaman ama belki biraz hayal kaybıydın benim için.
Acının yan etkisi güçlü bir karakter armağan etmesidir size.
Özledin mi beni dedim sustu! Nefesini en derinden aldı ve Özlenmez mi dedi!
Kendi eksiklerine bakmadan başkalarında mucizeler arama.
Korkma ve sen sana gözlerimden bak! Gör nasıl seveceksin kendini.
Yeni hayatlar görmeye değil gördüklerimi unutmaya gidiyorum.
Pişman değilim seni sevmekten. Sen adıma yakışan en derin yarasın.
Sakın geri gelme! Açılacak bir yaraya daha yer kalmadı kalbimde.
Sen benim görmek için bakmaya bile gerek duymadığım ezberimsin.
Sen bana rağmen kendine iyi bak. Ben sana rağmen hoşça kalırım.
En Güzel Kahraman Tazeoğlu Sözleri
Bir uçurum gibi bahsetti benden düşmekten çok korktuğu ama bir çocuk gibi kıyısında oynamaktan asla vazgeçmediği.
Biliyorum yarın yeni bir gün doğacak hikâyeleri inananı kanatır ancak. O yüzdendir sadaka vaatlere tenezzül etmeyişim.
Ben uslu bir aşıktım gel dedin geldim sev dedin sevdim bit dedin bittim şimdi unut diyorsun ya yaramazlığım tuttu unutamıyorum.
Eğer insan unutmak istemezse bir günü bile hatırlar on yıl sonra… Ve unutmak isteyen bir günde unutur on yılı.
Evdeki bayat ekmek gibiydin. Ben sana nimet deyip başımın üstünde tutarken sen gidip başkalarının çöplüğünde küflenmeyi tercih ettin.
Çok mu saftım yoksa çok mu kaptırdım. Sahi ya uzun uzun gözlerine dalardım. Ne bileyim işte bir vardın şimdi yoksun.
Giderek değil unutarak vesaire leştirdin sen bu aşkı. Sen uçurumlarından Ben denizlerine düştüm. Kendi içimde boğulacak bir ölümü mü hak ettim Rabbim! Onu kendimi kendi içimde boğacak kadar mı sevdim?
Ben seni yere göğe sığdıramazdım sen benim üstüme basıp da mı geçtin? Söyle ne zaman başladın ne zaman bittin? Zaten geç kalmıştın bir de erken gittin. Canıma tak ettin ayrılık inan yettin.
Şimdi söyle bu denizin dibinde bu geminin kırık dökük güvertesinde bu yırtık yelkenle bu yönsüz rüzgârın içinde bu aşk nereye gidiyor usta?
Hiç buluşmadığımız bir yerde hiç bilmediğin bir saatte seni bekliyorum. Gelmen pekte anlam ifade etmiyor. Ben seni beklemeyi hala çok seviyorum.
Gözyaşların süzülüyor saçlarına doğru. Her bir damla dağlıyor beni. Bin parçaya ayrılmış bedenimin tek bir parçası bile dokunamıyor sana. Öyle uzağındayım ki.
Şimdiyi yok saymak yarını ertelemek ve fotoğrafların sınırlı karelerinde senli dünleri yaşamak da yalnızca yalnızken yapılacak akıl karı bir deliliktir ve delilik yalnızlığın en yalın tanımıdır!
Affet. Bende sevgiler mevsimlik değil. Öyle hiçbir saat dilimiyle kıyaslayamam düşlerimi. Sığdıramam ki seni bir ömre.
İki ayrı uykuda iki ayrı rüyanın birbirine dokunması gibiydi aşk. Sen bunu bilmiyordun. Toydun. Aramızdaki fark buydu Sen ateşin yaktığını bilirdin ben ateşte yanmayı.
Bana geldiğin yol aşk izlerinle doluydu. Bir dolu aşkın izini örtüyordu şiirlerin. Gelmek eylemi pörsümüştü adımlarında Oysa ben gelişini milat sayacak kadar başlıyordum aşka.
Aramadığın yerlerde olmayı seçiyorum nedense. Karşılaşma ihtimalimizin olmadığı. Olamayacağı. İlk ışıktan sağa dönüyorum hep. Senden değil seninle karşılaşmaktan korkuyorum.
Sustu aşkı sensizliğe acılan kapılar ardında çömelen ıssız karanlık dilime kilitler vursa da dinmeyecek içimin kırgın yalnızlığı.
Aşka inanmak kendini sevmektir yüzündeki ünlemi bozmadan. Bilmez misin? Sana aşkın iki kişilik bir yalan olduğunu öğretmediler mi? Neden her seferinde kanıyorsun öyleyse?
İdama giderken hislerim güneşim yüzünü görmeyi bekledim hep. Kalemi kırık bir aşkı mühürledim yüreğime. ? Unuttum? diye haykırırken bile unutmadığımı ispatlıyordum kendime.
Kahraman Tazeoğlu Kitaplarından Alıntılar
Kimse kimsenin yerini dolduramıyor, zaten doldurması da gerekmiyor. Kahraman Tazeoğlu – Vazgeçtim
Oysa bilmeliydin; bütün bir hayatı ürpererek yaşama cesaretiydi aşk. Kahraman Tazeoğlu – Araz
Sen, senin için önemli olmayabilirsin ama benim için çok önemlisin. Çünkü sende açılan yara en çok bende kanıyor. Buna inan ve sor kendine; kimi yara’lar, en çok kimi yaralar? Kahraman Tazeoğlu – Bukre
Unutmak alışmaktır, unutursun demiyorum… Ama alışacaksın biliyorum. Kahraman Tazeoğlu – Bukre
En acısı da ne biliyor musun? Aslında sana hiç sahip olamadığımı, seni kaybettiğimde anlamış olmam! Kahraman Tazeoğlu – Bukre
Beni ben olarak kabullenemediği için değiştirmeye çalışarak sevmeye kalkışan, başaramayınca da terk edip gidene sadece “piç” derim. Kahraman Tazeoğlu – Vazgeçtim
Bir gün aradığın insanı hayatına alırsan sakın ona nefesim deme! Aldığı her nefesi geri veriyor insan. Kahraman Tazeoğlu – Bukre
Kadınlar kalbinden sildiklerini aklına yazar. Kahraman Tazeoğlu – Bukre
Susmak birilerini konuşmaya mahkum etmekti. Ve en çok konuşan en fazla hata yapandı her zaman. En çok susanın hep haklı kaldığı gibi. Kahraman Tazeoğlu – Araz
Kiminin çöle döner yüreği, kimi içinde bir yanardağ saklar. Kahraman Tazeoğlu – Yaralı
Ama gitme. Daha saat hoşça kalı göstermedi. Bitme. Kahraman Tazeoğlu – Başka (Ayrılık Ayrı, Aşk Bitişik Yazılır)
Kimliğimi soruyor birileri, çıkarıp resmini gösteriyorum. (Kahraman Tazeoğlu – Başka (Ayrılık Ayrı, Aşk Bitişik Yazılır)
Bugün seni düşünmeden yaşayabilmeyi başardığım ilk gün. Hadi topla seni benden. Kalbim seni uğurluyor. Al bu yara sende kalsın. Artık beni acıtmıyor. Kahraman Tazeoğlu – Yaralı
Ayrılıkta vardı aşkın içinde. Her şey gibi… Çok seven de az seven de bir gün giderdi. Herkes gibi. Hayat bana bir şey daha öğretti; aşk her şeydir ama her şey Aşk degildi… Kahraman Tazeoğlu – Kıyısızlar
Hayatımın hiç bitmeyen ama beni tek seferde bitiren gecesiydi. Sabah güneş doğarken gözyaşlarım kurumuş ve kalbim tükenmişti. Kahraman Tazeoğlu – Yaralı
Ağlasan da ağlamasan da uğruna ağladığın insan değişmez; çünkü senden akan gözyaşı onda hiçbir şeyi temizlemez… Ne gariptir, dışarı akan suların insanın içini temizlemesi… Kahraman Tazeoğlu – Yaralı
Bana, bir veba busesi bırakıp gittin; bak şimdi yerini başkaları aldı. Bu aşkın vebası sende, busesi bende kaldı. Seçtiğin yolda sana mutluluklar diliyorum. Unutmak alışmaktır. Unutursun demiyorum… Ama alışacaksın biliyorum. Kahraman Tazeoğlu – Bukre
İçinde sönmemiş bir yanardağ taşımak böyle bir şey. Her an patlayabileceğini biliyorsun ama sönüp gitsin isterken patlamasını bekliyorsun. Kahraman Tazeoğlu – Yaralı
Her şey bir cümleyle başladı. Bizi kelimeler buluşturdu. Bazen bir cümle hayatı baştan aşağı değiştirmeye yetiyor. Kahraman Tazeoğlu – Yaralı
Hayatımın hiç bitmeyen ama beni tek seferde bitiren gecesiydi. Sabah güneş doğarken gözyaşlarım kurumuş ve kalbim tükenmişti. Kahraman Tazeoğlu – Yaralı
Giderayak gelişlerinde, ansızın gidiyorsun; susar gibi, küser gibi, terk eder gibi… İşte o zaman duruyor zaman ve bitmiyor hiçbir şarkı. O zaman, terk edebiliyorum seni içimden; o zaman, nefret edebiliyorum senden! Ama sadece o zaman, o an. Kahraman Tazeoğlu – Söz
Baksaydın korkmayıp gözlerime. Sana keşkelerimi sunacaktım, terk etmeden bahar kıpırtısı içimi. Yalpalamayacaktım bugünlerde, yarınlara inançsızlığımla… Ve biliyor musun, “Kal,” deseydin, rüzgarlarla getirdiğin son hecemle kavrulacaktı bahar bitimi… Kahraman Tazeoğlu – Susacak Var
Elimde olsa gitme diye gölgene bile sarılmak isterdim. Ama çok yalnızım. Aynaya bakarken bile yalnızım. Sen hiç dokunulmayı bile özleyecek kadar yalnız kaldın mı? Kahraman Tazeoğlu – Yaralı
Yaşananların üstünü örtecek kadar şeffaf bir kelimem yok. Sen bilirsin ürkekliğimi, tarhiten çalınmış eğrelti kahramanlığımı… Çekerim kılıcımı zamana, ama kesip atamam biriktirdiklerimi. Gözlerim yağar, toprak kokar ve filizlenir kabuk bağlayan yaralarım. Dilek kipleri bağlarım. Kaçışlarım sana meylimdendir. Sessizliğine sığınışım, kabullenişimdir her şeyi. Sakın, “Neden?” diye sorma. Verdiğim her cevap, mayındır pişmanlığıma. Kahraman Tazeoğlu – Susacak Var
Sana yaralarımdan bahsedeceğim. Her gelenin eğilip baktığı, sarmak için türlü klişeler denediği ama her seferinde daha çok kanattığı yaralarımdan… sen, en sakındığın yerlerine iğneler batmasının ne demek olduğunu bilir misin? Daha kanayacak bir yerinin kalmadığında, başkalarının giderken açtığı yaraları, kendi kendine dağlayacak gücü bulamamayı? Kahraman Tazeoğlu – Başka (Ayrılık Ayrı, Aşk Bitişik Yazılır
Aşk büyük harfle başlıyor, sonra küçük harflerle devam ediyor ve sonunda minicik bir nokta, tüm cümleyi bitiriyor. İşte böyle katilim! Aşk başlıyor; öncesini sorgulatmıyor, aşk bitiyor; seni öncesine mahkum ediyor. Kahraman Tazeoğlu – Kıyısızlar
Kahraman Tazeoğlu Eserleri
Başka
Eyvallah
Kayıp Yüzyılın Prensesi
Bambaşka
Söz
Kıyısızlar
Seni İçimden Terk Ediyorum
Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi
Mavi Ada Mektupları
Tutsak Mektuplar
Araz
Susacak Var
Mavi Ev
Beni Susarken Bölme
Kahraman Tazeoğlu Aşk Şiirleri
Türk Edebiyatında büyük bir öneme sahip Kahraman Tazeoğlu’nun birbirinden anlamlı ve etkileyici, duygusal şiirleri ile sizleri baş başa bırakıyoruz;
Beni Sana Terk Et
Yine girdim gecenin korku tüneline cesurca,
korkarken binmeye alışıktır bu trenin vagon araları,
yine kapımda karakış
Ne zaman düşünsem seni,
intihar çığlıkları gelir kulağıma
şehrin arka sokaklarından.
İçimde eriyen buzun tepkime ısısı gibisin
Eridikçe ısıtır sonra yine donarsın
Ve her donuşunda beni de yakarsın,
Söyle gecelerimin gardiyanı olan masal perisi
Sen ne kadar, kaç mevsim yalansın..
Ne zamandır sezen söylemiyor “keskin bıçağı”
Ve artık radyolar çalmıyor bab-ı esrarı.
Uzaklarda bir yerlerde bakan gözlerin,
hangi cinayetlerini görmüştür bu gecemin.
Yer altı zindanlarında saçlarının
kimleri asmıştır boynuna dolanıp
bu yasadışı militan sabahlar.
Onursuz kalmaktansa dolaşan kanında,
yara olup kanadım her adımı andığında.
Oysa sen hiç görmedin
bu cam kesiği ayrılığın
ne depremlerin artçısı olduğunu
ve ne kadar yıkım yaptığını
o gözlerime bakan iki gözün.
Hani bu şehirden gitmek kadar
mülteci bir rüyanın orta yerinde girmiştin ya gecemin ikindisine.
Yok saydığım hayatıma,yalnızım şimdi
bu kalabalıkların mahşerinde.
Bir iç çekişsin gecemin ayazında.
Beni kovarmısın kalbinden,
Atarmısın beyninin en ücra köşelerinden
ve gözlerin nasıl görmez
sana olan susuşlarımı biriktirdiğim göz pınarlarımı.
Yağmurlar erken yağardı
her mevsimin gençliğinde kentime
Susuz kalmış martılara
ve sokak kedilerine inat
Kana kana tadıyorum
sensizlik okyanusunun tuzlu sularını.
Toprağımın kokusu geliyor
her yağmur sonrası küçük köyümün,
Günler ötesinde kalmış
ağustos mesafesindeki dağların arkasından.
Senden sonra biriktirdiğim tüm sitemleri bileyledim,
gözyaşlarının altında
geceler boyu kalmış, pas tutmuş varoluşuma.
Tüm silahlarını bana doğrult
razıyım ama ne olur dilini kana bulama.
Yüzüme gözüme saydır
terkedilmişliği ve yalnız geçen gençliğimi
Kıpırdarsam namerdim,
ama bu sevda savaşında oyun taktiği sayıp
beni arkamdan vurma..
Ne olur beni sana terket benden.
Kara Kış
ben seni yaralarından tanıdım
ecelime son kurşundun deli davalım
n’olur bulutsuzluğuma darılma
dudağında bizi gül
kıyametime adım kala
beni senden alma
aklım kara kış
ellerim seni üşüyor
bugün günlerden soğuk
ben aysız gecelerde
çocukluğuma mektup yazardım
ah çocukluğum kağıt gemilerim
düşlerim dudaklanıyor
sesin kokuma gizli
yıldızları sönük gecelerde
dilime yağmursun
gözlerini uyuyorum her gece
bu kent içimin bahçesi
gemilerim çözülüyor yüreğine
ellerinle okşuyorsun
bilmiyorsun
kendi bakışlı kız
ömrümün kırçıl masalısın
uçurumlar vaadetme bana
yaralısın…
Ama Gitme
ama gitme
gözlerimde kan gezer
yasadışı bir soğuk işler iliklerime
gözyaşlarını geçirip sırtına
küflü bir sapak mı bırakacaksın sabıkama
biraz duman hıçkırığı sigaranda
biraz gece kırığı bende
şiir yorgunu damarlarıma ilk aşktan sola dön
ama gitme
şiir kanamalı bir aşkın “sonu yok”undan geçerken
ışığın sesini bul
aynandaki kırık yüzümü topla
gözümde seğiren acı bir denizde yüzdür
olimpos’un sıcağını
ama gitme
uçurumlar seri cinayetleri tökezletirken
sesini sakladım cebime
yağmur işgalli bir gecede ıskaladım
kapına dayanmalarımı
daha binmeden otobüslere
duraklar mı tuttu da kustun sesini üstüme
bak sana dil sürçmeli peltek şiirler yazdım
satırlarından kan sızar
satırla doğranmış bir aşkın cinayetinde
bir insan iki kıyıya aynı anda gözlerinden düşebilir
itme
ama gitme
daha saat “hoşça kal”ı göstermedi
bitme !
Ayrılık Gelmeden Git Sen
Kimsesiz bir gökyüzüne
lâl bir dilin tüm sesiyle haykırması kadar sağır,
karanlık sularda,bir âmânın gözlerini araması kadar kör;
yani anlamsızlığa yeni anlamlar yükler gibi
yalnızca yalnızlığa anlatıyorum kendimi…
çıkmaza düşmüş şiirlerin koynunda
bir uzun yol oluyor kalemden süzülen her harf
her hece aklımın kabristanlarında yankılanan
sahipsiz bir ölüm çığlığı,
masumiyeti sesimde eskiyen…
ve dudaklarımın ucunda bitmek bilmeyen acılı tiryakilikler
ve sonrasızlığın deminde keder dökülüyor kağıtlara
hâsılı aşk; ölü doğmuş bir çocuk şimdi
yüreğimin sevda çukurlarında…
hadi yâr kendini al gecelerimden
al ve git!
zaten bir uzak düştü benimki;
ertelenmiş zamanlarda resmedilirken mavinin imkansızlığı,
şiirler nice sevdaya küs bakış hüküm giymişken,
ezbersiz acılar eşliğinde gözlerinde tükenmek
ve ölebilmek kirpiklerinin iz düşümünde
hani meçhul bir izbede seninle el ele…!
oysa mutluluğu çoktan rehin bıraktım ben
bilmem hangi şehrin emanetçisinde
ve senden habersiz,
adından acılar türetiyorum şimdilerde…
dilimin ucuna geliyorsun bir zaman
yaşamak soruyorsun!
yaşamak; kör bir sancıdır sol yanımda,
dönüşsüz bir türkünün kambur sesinde yitip giden…!
ve dinledikçe kendimi,
kâbus olup büyür geceler karanlığın uğultulu yollarında…
ben kaçmak isterken her şeyden
gözlerin adına kendime sefer üstüne sefer eylerim.
sana çok benzeyen bir şehir olur geçtiğim her yer
her yer öylece uzar gider içinde gözlerimin
ve bizden çok uzakta
mevsim çömezi bir haziran
sonbahara uyanır şehr-i İstanbul,
gözlerinde bir mavi yangın
ve saçlarından dökülür martılar
Üsküdar’da pasaklı bir deniz kızının
sâhi martılar diyordu bir şair:
“martılar ki sokak çocuklarıdır denizin”
yani öylesi kimsesiz ve unutulmuş
yani morarmış kanatlarında münzevi bir hayat taşıyan
sonrası geç kalmış yaşanmışlıklarda
bulutsuzluğa prangalı bir çift yağmur damlası,
yağmasın diye kulelerde saklanan..!
Acıyı Aşka Yama Yaptım
Bitiyor zaman.
Tüm saatler kum saatinin içinde birbiri üstüne yığılıyor.
Sahte mutluluklar giyiniyor sözcükler.
Sen-ben savaşında imtiyazsız yarınlara bugünden açıyorum gözlerimi.
Savaşacak kadar bile yakın olmayışımızı bilirim.
Bilirim, acı verişindir bu kadar sözcük dizdiren.
Ömrümü ömrünün ardında sürüyen…
Aynaları kırıldı mutluluğumun.
Söz dinlemeyen yanımı artık çok iyi tanıyorum.
Ayağım takılıyor bir acıya ve yokluğunun üstüne düşüyorum.
Hala üşüyorum…
İğne deliğinden geçiriyorum sevdayı.
Sen oluyor nakışımın adı.
Bir an sen oluyorum anlayışsız, vurdumduymaz…
Sonra bana dönüyorum. Bak hala ağlıyorum…
Harf harf işlerken kelimelerimi,
şimdiden yerleştiriyorum acılarımı parmaklarımın ucuna.
Son düşen cemreyi de ayırıyorum payıma.
Kapatıyorum gözlerimi.
Hadi git yâr, geldiğin gibi.
Acıttığın yerden tüm acılarımı da topla git hadi.
Anlamadım yâr Sen mi yâr olmadın yoksa ben mi yarenlikten uzaktım?
Hangi kıyıya vurmuştu aramızdaki eksik o taş?
Hangi şarkıda yarım kalmıştı notamız?
Hangi satır içine sığdırabilmişti de seni; sen bulunmazım olmuştun?
Ah yâr sana bağlamazsam sözcüklerimi,
hep anlamsızlık oluyor yüreğimin dili. S
ana bağlandığında da gözyaşına paralel oluyor.
Yok, mu önümde senden gayri gidecek bir yol?
İçim yine aynı mısra’ları tekrarlıyor..
Yamaçlarımda senli güzel düşerim var
Ama düşlerime damlayan zehir de sensin yâr
Bulamadım yâr.
Seni bu kadar ararken kendime bir mutluluğu da bulamadım.
Zamandan bir bir çalıp saatleri sızlayan yanlarıma kattım.
Ben acıyı aşka yama yaptım.
Hafife almadım duyuları.
Kuytu köşelerde ölümüne besledim sevdayı.
Acıydı bildiğim aşkın ön adı. Hiçbir şehre sığmadı yüreğim.
İstanbul sen de yüreğimi ayaklarına doladın.
Ve sen düştün ben kanadım.
Ezildim, yarama yine koskoca bir kenti bastım.
Büyük bir uykudan ibaret sandım satırlarda yaşamayı.
Kelimeleri vurdum kumsallara.
Canımı ağrıttım ardında.
Ve bir taş daha attım içimin karanlık dehlizine.
Hüzün meskenine kilitli aşk hangi makamı kabul ediyordu ki sözlerine?
Hangi yaram düşlerimi sana vurduğumda acı damlatmıyordu?
Gerçeğimde olmayan yâr gönlümden git!
Hadi git! Ben sarsılan bir şehrin enkazı olmaya razıyım.
Ben, yine kâbuslar saklarım yatak başlarımda.
Ve sana şiirler biriktirmekten vazgeçerim.
Sessizliğimin sesini dinlerim bir sonbahar sabahında…
Araz
“Gel” desen gelirdim
Gittiğin uzakta bendim
Dağ gibi bir ihanetten düştüm
Bu kendime son gelişim
Ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
Kendimi suçüstü yakalıyorum
Ve kentsizliğimin isimsizliğini
Araz’a uyak düşüyorum
Gözlerime senden düşler sürüyorum
Islak bileklerim kan bayramına yatıyor
Bana en büyük tehdit yine ben oluyorum
Sonra bir durağa yaslanıyorum
Sonra bir kente
Ve sen gidiyorsun
Ben kanıyorum
Diyorlar ki “kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun”
Oysa “gel” desen gelirdim biliyorsun
Yorgun Haliç’e biraz inat
Biraz ihanet bırakıyorum
Ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum
Aklıma düşüyorsun
Düşüyorum
Düşünce
Üşüyorum
Azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum
Ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum
Yalanlarımla bir hiçlikteyim
Beni içinden kaç
Bu kentte her yağmur kendini ağlar
Aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
Ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
Nerde kimi üşüyorsun
Artık kendini yakan bir ateşim
Kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
Şimdi boş duraklara yaslanıyorum
Boş kentlere
Oysa “gel” desen gelecektim